Kendisini olmazsa olmaz görenler hasta tiplerdir. Ölçü şudur: Olsam da olur, olmasam da olur; olmasam herhalde daha iyi olur.
İmanlı bir insanın ümitsizliğe düşmesi söz konusu olamaz.
Kimde olursa olsun, azıcık samimiyet bir başarı vesilesi olabilir.
Büyük ya da küçük kendini bir şey zannedenler kaybetmeye namzettirler.
Kaderi tenkit etmemenin yolu insanın kendini sorgulamasından geçer.
Belanın en tehlikelisi yüze gülerek gelenidir.
Sağlam bir itikatla Allah'a sığınınca hallolmayacak hiçbir mesele yoktur.
Bizim Allah'la irtibattan daha öte herhangi bir güç kaynağımız yoktur.
Süvari attan anladığı gibi, küheylan da yiğitten anlar.
Ne günahımız var ki diyen kimselere bu düşünceleri günah olarak yeter.
Zayıfı ezen,galip de olsa mağlup;haklı,mağlup da olsa galiptir.
Çok severim başkalarıyla çok iyi geçinip, kendi nefsiyle hiç geçinmeyenleri .
Geleceğin emniyet ve güven üzerine kurulması, geçmişin iyi bilinip tanınmasına, hissedilip ruhlarda korunmasına bağlıdır.
Ağlamak öyle bir iksirdir ki, kavrulan ruhun ateşini ondan başka hiçbir şey söndüremez. Ruh tutuşunca vicdan kavrulmaya başlar ve işte o zaman insan ağlar. Ağlar ve ruhunun ateşini söndürür. Sıkıntı ve şiddet karşısında en geçerli iksir, rahat ve rehavet zamanında yapılan duadır.
Gıybet ve dedi-kodu kadar bir toplumu fesada sürükleyen ikinci bir virüs gösterilemez.
Bir kimse din adına bilmesi gerekenleri öğrenmeden cahillikten kurtulmuş sayılmaz.
İşkolik olmak başka, işinin aşığı olmak başkadır.
Gönlünü Cenâb-ı Hakk’a vermiş mü’minler duaya doyma bilmezler.
Bilgi bazen saygıyı götürüyor. Halbuki bilmeye gerçek kıymetini kazandıran insanın içindeki saygı hislerini artırıyor olmasıdır.
Akıl ile kalbi birbirinden ayırmamalısınız; onların izdivacına her zaman ihtiyaç vardır. Aklın muhakemesi, kalbin de semavîliği ve ledünnîliği omuz omuza olursa, işte o zaman hiç aşılamaz gibi görünen problemler bile kolayca aşılabilir.
İnsan, Allah'a yürekten ihtiyaç hissetmeli, acz u fakrıyla Allah'a yönelmeli ki, Cenâb-ı Hak da ona icabet etsin. Cenâb-ı Allah, Zâtına karşı müstağni davrananlara teveccühte bulunmaz.
İğneyle bir dağı yerinden sökmek, bir kalbden kibri çıkarmaktan daha kolaydır sözü hakikatin tam ortasından altın gibi bir sözdür.
İnanmış bir gönülde stres olmaz; olsa olsa hafakan olur. Siz ona, mukaddes hafakan da diyebilirsiniz.
Etrafımızdaki en az melek sayısı kadar şeytan var. Bir boşluğumuzu görüp bizi tepe taklak getirmek için fırsat kolluyorlar.
İbadete tutkun kullar namazı bekletmezler, vaktin bir an önce girmesini ve yeni bir niyaz anının gelmesini beklerler.
İmanın, insanın sinesine tastamam yerleşmesi ancak amelle mümkün olur. Salih amelle beslenmeyen imanın solması hatta sönmesi her zaman muhtemeldir.
Doğrular yalanlarla temsil edilemez. Onun için ne kadar yüce hakikatleri temsil ettiğimizin ve davranışlarımızın da ne ölçüde müstakim olduğunun farkında olmalıyız.
Allah için olamayacaksak olmanın hiçbir anlamı yoktur; öylesi anlamsız bir mevcûdiyettir.
Din hiçbir karşılığa kurban edilemeyecek fakat uğrunda her şey kurban edilebilecek bir müessesedir.
Kayıp gidenleri gördükçe daha çok ürpermeli, hatta tir tir titremeli ve Allah’a sığınma hissimizi hep canlı tutmalıyız.
Bu hizmetin içinde bulunanlar, bu hizmete göre hizmet vermek isteyenler, her birisi dünyayı idare edebilecek birer diplomat gibi hareket etmeli.
Gönülden âh! edenin her 'âh’ına icabet edilmiştir. O’na doğru içten yükselen hiçbir ses cevapsız kalmamıştır. Elverir ki, biz sesimizi gönlümüzün sesi haline getirelim.
Mübarek bir gayeden ve onun yolundaki mukaddes hafakandan mahrum bir neslin önce içten içe yanarak karbonlaşması, sonra da bir alev topuna dönüşerek, etrafındaki her şeyi yakıp kül etmesi kaçınılmazdır.
Vücudumuzun bir yerinde ağrı, sızı olunca, of, puf’ diyeceğimize, elhamdülillah demeliyiz. Nasıl olsa ikisinde de ses çıkıyor. Fakat, birincisinde Rabb’in rubûbiyetine itirazın vebali, ikincisinde ise O’ndan gelene razı olmanın ecri var.
Dünyaya zalimane hükmedenler, bulundukları mevki ve makamları, hep inananların gafletinden istifade ile elde etmişlerdir. Dinin ve gelecek nesillerin hatırına, hiç olmasa bundan sonra bu gafletten sıyrılmamız gerekmez mi!?
Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalâtü vesselâm) hiçbir beyanında en büyük hasımları olan Ebû Cehil'den, Utbe'den vs. şikayet ettiğini göremezsiniz. Biz de Efendimiz'in ahlâkıyla ahlaklanmalı; bize saldıranlarla uğraşma yerine yapmamız gerekli olan işlerle meşgul olmalıyız. Zaten Kur'an da, 'Aleyküm enfüseküm-Siz kendinize bakın' demiyor mu!?
Adliyede, Mülkiyede veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır.
Evrâd u ezkâr, i'lâ-yı kelimetullah yolunda mücahede eden bir mü'minin en önemli zâd ü zahîresi; Allah Teâlâ ile münasebetinin de emaresidir.
Toplumun ıslahı için tek tek fertlerin salâha erdirilmeleri şarttır; aksi halde, eczası günahlardan mürekkep parçalardan, sıhhatli bir bünyenin meydana gelmesi mümkün değildir.
Google Etiketler:Fethullah Gülen Sözleri,fethullah gülen sözleri,fethullah gülen deyişleri,fethullah gülen lafları,fethullah gülen güzel sözleri,fethullah gülen anlamlı sözleri,fethullah gülen özlü sözleri
0 yorum:
Yorum Gönder